Macaristan Nüfus sayım tarihleri ve yahudi nüfusunun sayıları Bölüm 3


Macaristan, Nüfus sayım tarihleri ve yahudi nüfusunun sayıları
1785
1805
1840
1871
75,000
127,000
241,000
Hırvatistanla beraber 553,641

Macar illerinin istatistiğine göre sadece Macar nufusu değil, yahudi toprak mülkiyetcilerinin oranın yükselmesini gösterdi. 1884’te Borsod ilinde 149 mülk sahipinden 47 'si yahudi olmuştu, Trencsény ilinde 153 mülk sahibinden 95'i yahudi olmuştu, Árva ilinde 48’den 37 ye, Veszprém ilinde 148’den 53'e, Vas ilinde 266’dan 34'e, Tolna ilinde 162’den 58'e, Zala ilinde 324’ten 86, Bács ilinde 225’ten 75, Szabolcs ilinde 168’dan 51'inin sahibi yahudiydi. Demektir, ki Macaristan orta ve büyük mülkiyetlerinin soyluların (asillerin) mülkü yer değiştirmiş oluyordu, bölgelere göre yarısının yada üçte birisinin hatta en az dörtte birinin sahibi eski soyluların elinden 1848 ve 1867’de sebestlik alan yahudilarin eline geçti. Liberalist politikacılarına göre, bu sahiplerin değismesi ve toprağın daha faydalı kullanması bakımından uygun ve doğru bir gelişme olarak görülmüş ve benimsenmişti.

Macaristan’da 1848’de 241.000, 1870’de 550.000, 1890’da 7017.000, 1900’de 831.000, 1914’te 1.000.000’dan daha fazla yahudi nüfusu var idi. Demek, ki altmış yıldan beri yahudi nüfusun sayısı dört kat coğalmış, 10 milyon  Macar nüfusunun % 10’u yahudi nufusu olmuş oluyordu.
Macar ekonomisinde geçmiş zamanlarda önemli bir ekonomi oluşturan ziraat kapitalist sistemininin başlamasından sonra maalesef ehemmiyeti (önemini) kaybetti.

Yahudilerin etkisi sadece ekonomi alanlarında değil, kültür alnanında'da göründü. Macar ünlü yazarlarının, şairlerinin (Kölcsey Ferenc, Arany János, Vörösmarty Mihály, Gyulai Pál vs.),  zamanı geçti, Széchenyi István yazdığı Macar milletine, halka, aydınlarını uyarması gibi, yükselmesi için doğru iradelerine yol gösteren eserler unutulmuş ayrıca Széchenyi tarafından kurulan Macar Milli Akademisinin milli yüzü ve rengini yavaş yavaş kaybederek desteklediği yayınevlerin yazarları, hatta yöneticileri arasına “macar olması görünmek” için çabaladığı, adı macarlaştırmış aslında yahudi olanlar soktular.(Yahudi asıllı macarlar oluşmuş oldu)

Macar milli edebiyatı özelliğini kaybettikten  sonra “uluslararası” oldu. Milli Akademisinden matbaalar, yayın evleri, basım, dergi, gazete, tiyatro milli duygu yükselmesi, kültürün halka iletmesi için değil, kazanç sağlamak gelir elde etmek için çalıstı. Budapeşte devletin kültür merkezi olduğundan dolayı kültür faliyetleri yerine tamamen ticari faaliyete dönüştü. Müzik, tiyatro Budapeştedeki zenginlerin zevkine uygun hiç macar kökü tarzında değilde eğlendirici hafif müziğe dönmüştü. Kültür bozulmasında en büyük rol yahudilerin ele aldığı basım,yayıncılık ve gazeter idi . Hiristiyan basın sahipleri yahudi basın sahipleri ile rekabette bulunamadı,buna karşı dayanmağa fırsatı da yoktu.

Yahudilerin manevi etkisinin büyümesini, en faydalı olarak  iş yelerinde yer aldıklarıni 1900’deki istatistikler gösteriyor. 4087 doktordan 2321 yani % 48 yahudiydi. Avukatların sayısı 1800 ve 1900 arasında % 7,8 yükselmiş, ama bu sayının gene % 68,6 yahudi.

Bu arada ama Osmanlı Devletiyle olan ilişkilere göz atmak gerekir. Konu siyonizmin kurulmasıdır. 

(Kullanılmış kaynak: Wikipedia Türkçe ve Macarca) Theodor Herzl (1860 – 1904) Macaristan”da Budapeşteli ortasınıf bir ailenin ferdidir. Ilk, orta okulu ve lise Budapestedeki Luteran Kilisenin okulunda bitirdiğinden sonra Viyana Üniversiresinde hukuk eğitimi aldı, ama yerine yazar olup oyunlar yazdı. Fransa'da ortaya çıkan “Dreyfus Olayı” sonra siyonizm üstüne kapsamli çalışmalar yaptı. "Yahudi Devleti" (Der Judenstaat) adlı kitabını 1896’da yayınladı. 1897 yılında Dünya Siyonist Teşkilatı’nin kurulmasını ve kurulduğu İsviçre'nin Basel kentinde teşkilatın ilk kongresinin yapılmasını sağlamıştır. Kongrede kurulması planlanan Yahudi Devleti'nin sınırlarını da belirtmiştir, sonunda Herzl Dünya Siyonist Teşkilatı'nın başkanı seçilmiştir.

Teşkilatın amacına uygun olarak Filistin topraklarında Yahudi Devleti'ni kurmak amacı ile önce İngilizlerle bağlantıya geçmiş, ancak Filistin topraklarının Osmanlı egemenliği altında olması çözümün adresi olarak dönemin padişahı II. Abdülhamid’i göstermiştir. 1901”de Abdülhamid ile görüşmeyi başarmıştır. Görüşmede Herzl, padişaha “Yahudilerin vadedilmiş topraklarda "yurt" kurmasına izin verildiği taktirde Avrupa'daki Yahudi bankerlerin Osmanlı'nın tüm dış borçlarını ödeyeceğini" bildirir. Bu taahhüdü Abdülhamid "Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır." cevabı ile reddetmiştir. Aslında teklif oldukça caziptir, Osmanli Devlet moratoryum ilan etmiştir, mali açıdan çok zor durumdadır, Abdülhamid bu durumu şu sözleri ile açıklamıştır: "Kudüs taraflarından toprak satın alarak her taraftan Yahudileri oraya iskan istediler.Adeta orada bir memleket tahsis etmek isterler. Teklifleri de devletin Düyun-u Umumiyesini kamilen deruhte etmek idi. Güzel bir şey. Zira Düyun-u Umumiye birgün gelip de borçlarımızı ödemez isek, devletin maliyesini murakebeye almak gibi bir tehlike mevcuttur." Herzl, II. Abdülhamid ile ikinci görüşmesini 1902’de yapar ancak istekleri yeniden reddedilir. Herzl vadedilmiş topraklar uğruna yaptığı savaşı sürdürürken Osmanlı Sultanı tarafından kullanıldığını acı bir şekilde anlayacaktır. Zira o dönemde Fransız finansörlerinden Osmanlı dış borçlarının kapatılmasında kullanılacak miktarın arttırılması için piyon olarak kullanılmıştır. Bu olayın üstüne Osmanlı planını rafa kaldırırken ağzından şu sözler dökülecektir Türkler gün gelecek, dilenci durumuna düşecek ve dizlerime kapanıp yalvaracaklar. Bunun üzerine İngiltere ile yeniden ilişki kurarak sorunun çözüleceği fikrinden hareketle İngiliz Sömürgeler Bakanı Chamberlein ile görüşür. Bu görüşmeden de istediği sonucu alamayan Herzl kısa bir süre sonra Londra'ya davet edilir. Bu görüşmede "Yahudi yurdu" olarak kendisine Uganda teklif edilir, ancak teşkilat kongrede bunu reddeder. Filistin topraklarının "vadedilmiş topraklar" olması Herzl'in gözünü buraya çevirmesinin nedenidir.

Hertzl istegi I. Dünya Savaşı bitmesinden sonra gerçekleşti, II. Dünya Savaşı bitmesinden sonra Filistin toprağı üzerinde terrörle Israel serbest ülke oldu. Israel ülke olduğuyla 21.yy’ın Yakın Doğu şimdiye kadar cözülmemiş problem çıktı. Bu problemin aslı Osmanli Devlet’in parçalandığıyla Macaristan’da doğumlu Hertzl becerikli çalışmasıdır.  Israel devlet olduğu bir ilginç soru çıkartır. Yahudi olmak soy demek mi, topluluğu millet demek mi, Israelde oturmayanlar azınlık demek mi, ya da din demek mi, topluluğu kilise gibi demek mi?
Macaristan yahudi topluluğun en fazlasi ticarette, banka sektöründe ve seyrüseferde çalıştı. 1900’de ticari ve banka sektöründe çalışanların yarısından biraz fazla  % 52,25, sanayi ve seyrüseferde % 17,67 idi. Yahudiler savcı, hakem, asker, hizmetçi, madenci, gündelikçi iş kendilerine seçmedi. Yahudi olmayan nüfusun % 70 ziraattan yaşamış, yahudilerinden sadece % 10, 1900’de sonra %6,49’e daha azalmış. Ama zengin yahudiler arasında büyük mülk sahibi ve büyük toprak kiracı bulundu. 1910’da 1.000 hold’dan (1980 senelerine kadar resmi Macar toprak ölçü: 1 katasteri hold = 1600 négyszögöl /kulaç-kare/ = 5754,64 m2 = 0,575464 hektar /ha/ demektir. Türk dönüm gibi ölçümş.) daha büyük mülk sahipleri %20,6, 200-1.000 hold orta mülkücülerin %18,1, 100 hold’dan daha büyük mülk kiracısının % 49,5 yahudiydi.

Macaristan I. Dünya Savaşına Avusturya zorlamasıyla yukarda anlattığım  durum neticesinde katıldı. Sonuç henüz başlamadan belli idi savaş sadece prosüdür idi.

Yorumlar