Vişegrad - Drina köprüsü Sokollu Mehmet Paşa

Bizi Google+ üzerinde bulun

Vişegrad,Çek cumhuriyeti, slovakya, polonya ve macaristan'ın oluşturduğu bir çeşit ekonomik ve sosyal ittifak, doğu avrupa'nın benelux'u. hepsi ab üyesi olduktan sonra ittifak bağları eskisi kadar sıkı olmasa da, ab içinde ukrayna'nın üyeliğine destek için ortaklık sürmekte.

Vişegrad,Bosna Hersek'te Sırp Cumhuriyeti'nde bulunur.Drina Irmağı ve Drina Köprüsü'nün üzerindedir. Gorajde,Ustiprača ve Užice kentleriyle komşudur. Valisi Miladin Miličević'tir.


SOKOLLU MEHMET PAŞA
Sokollu Mehmet Paşa (1505 - 1579) Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı Donanmasının Kaptan-ı Deryalığı ve gene Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat devirlerinde toplam 14 yıl, 3 ay, 17 gün Osmanlı İmparatorluğu'nun sadrazamlığını yapmış Sırp asıllı bir Osmanlı devlet adamıdır. Kanuni Sultan Süleyman'ın son vezir-i azamı olmuştur. Hem Osmanlı İmparatorluğu'nun zirvede bulunduğu dönemi simgelemesi itibariyle hem de icraatları, projeleri ve kişiliği nedenleriyle en büyük Osmanlı sadrazamlarından biri kabul edilir.


Vişegrad'a Drina Köprüsü'nü Sokullu Mehmet Paşa 1571 yılında yaptırmıştır. Vişegrad o zamanlar Osmanlı egemenliğinde çoğunluk olarak Sırpların yaşadığı bir köymüş. Drina Köprüsü yapılınca ticari faaliyetler burada hızlanmış. Ivo Andric de bu köprüyü ve bu şehiri "Drina Köprüsü" adlı romanında anlatmıştır. Köprü, UNESCO'nun koruması altındadır. Şehrin kendine has bir spor kulübü vardır.

Macaristan'ın Vişegrad Şehri,
Visegrad bir sayfiye şehri, baraj yapımı için alınan karara göre Macar-Çek yapımı proje bu kasabayı sular altında bırakacağından askıya alınmış. Kasabanın ismi “yüksek kale” demekmiş.

Tuna'nın en dar yerinde kurulmuş olan Visegrad aslında küçücük bir köy. Nüfusu da yaklaşık 2000. İlk söyleyebileceğim şey buranın inanılmaz yeşil olması. Her yer ağaçlarla bezenmiş. O anda Tuna kenarında bir bisiklet yarışı düzenleniyordu. Kısa bir süre yarışları seyrettikten sonra guruldayan ve acıkan karnımızı hanım ile birlikte doyurmak için yer aramaya başladık. Küçük bir fast food dükkânı bulmuştuk ki hemen karşısında yer alan girişteki CBA süpermarketi farkettik. Oradan ekmek, kaşar, ton balığı, çikolata, meyve ve içeceklerimizi aldıktan sonra Tuna'nın kenarındaki çimenlere yayılarak öğle yemeğimizi yedik. Hava serin ve zaman zaman yağmurluydu. Bir kez daha yağmurluk ve ince montlarımızı yanımıza aldığımıza sevindik.Bu arada sizlere bir parça Macar mutfağından bahsetmek isterim,
Macar mutfağı sadece baharatlı biber yemeklerinden oluşmamakta… Soğan, ekşi kaymak, yumurta, tereyağı ve şarap yerel lezzetlerin başlıca malzemeleri arasında yer alıyormuş. Özellikle Macaristan mutfağında domuz etinin eksik edilmediğini söyleyebiliriz. Vejeteryan okurlara dipnot düşelim; sofralarından eksik etmedikleri bir diğer yiyecek de salata…
Vişegrad Kalesinin girişi
Osmanlı mutfağı, Macar mutfağını büyük ölçüde etkilemiş desek hiç de yanlış olmaz. Özellikle poğaça ve kahve size çok tanıdık gelirse şaşırmayın. Kekler ve ekmekli tatlılar değişik krema veya reçellerle sunuluyor. Macarlar patlıcana ise Türk domatesi diyorlar.
Vişegradın Girişi 
 




Macar Yemekleri

Masadan bir fotoğraf karesi eşliğinde menüden bahsedecek olursak; palinkasi (acılı biber salçası), sarımsaklı tereyağı, geleneksel kremalı ceylan çorbası, trofeas geleneksel et menüsü (hindi budu ve dana biftek), fırında patates, lahana turşusu ve böğürtlenli, kremalı, çikolata soslu, kaymaklı kestane tatlısı…
Dün akşam da belirttiğim gibi Macaristan’da masadan aç kalkmanız mümkün değil, porsiyonları yetim doyuran misali pek bir bol… Yemeklerin sunumu toprak kaplarda olduğunda da lezzet katmerleniyor.
Benim favorim enfes lezzette kremalı ceylan çorbası ve etin kemikten bir bıçak darbesiyle ayrıldığı hindi budu oldu. Turşuları geleneksel olarak biraz tatlı, bizim sirke kullanarak bildiğimiz ekşi turşulardan daha hafif bir lezzet…
Aslında tatlı hariç tüm yemekler enfes lezzetteydi. Kestaneleri püreleşmiş ve tatsız şantisiyle şövalye tatlısı ise başarılı değildi.
İçecek olarak büyük testilerde kırmızı şarap (egri bikaver) ve beyaz şarap (egri olaszrizling) sunuluyor ancak Kadir Gecesi olması hasebiyle şarabı tatmaktan vazgeçiyor ve meşrubat alıyorum. Yemeğin sonrasında ise sade ya da sütlü kahveler bu doyumsuz lezzete mutlu bir son veriyor.
Biz kahveleri yudumlarken şarabın etkisini göstermesinden olsa gerek karşı masadaki Yunan ve İtalyan turistler hep bir ağızdan şarkılara başlıyorlar bile…

Dilerseneiz sizde eşlik edebilirsiniz,

Yorumlar

  1. Tarık bey blogunuz özgün ve kaliteli içeriklerle dolu çok beğendim benim blogumada beklerim iyi çalışmalar. www.yabanciresimleri.blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder