Bozgun ile hatırlanan Kahraman,Merzifonlu Kara Mustafa Paşa


Türk olup Merzifonlu Oruç Bey adında bir tımarlı sipahinin oğludur ve 1044H.-1634M. senesinde Merzifon'un 1.5 kilometre doğusundaki Marince köyünde doğmuştur. Kara Mustafa'nın babası Oruç Bey 1048 H. - 1639 M.'da Bağdat kuşatması sırasında şehid olması üzerine Merzifonlu Kara Mustafa, babasının dostu olan Köprülü Mehmet Paşa'nın himayesinde ve kendisiyle yaşıt olan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ile beraber büyümüş tahsil görmüş ve sonra Köprülü'nün kızını almıştır. 

Köprülü Mehmet Paşa vezir-i âzam olunca Merzifonlu Kara Mustafa'yı telhisçi (Telhisci: vezir-i âzam veya vekili tarafından pâdişâha takdim edilmek üzere saraya gidecek evrakı götüren memur.) yapmış ve Erdel seferinde Yanova kalesinin zabtını bununla pâdişâha bildirmesi üzerine Kara Mustafa Ağa ikinci imrahorluğa terfi etmiş (1068 Zilhicce 3 ve 1658 Eylül 2) ve 1.5 sene sonra da iki tuğla yani beylerbeyi rütbesiyle Silistre beylerbeyi (1070 Cemaziyelevvel ve 1660 Mart) ve bir sene sonra da vezirlikle Diyarbakır valisi olmuştur. 

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa sadrâzam olur olmaz eniştesi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı kaptan paşalığa tayin ettirmiş (1072 Cemaziyelevvel ve 1661 Aralık) ve evvelki Kaptân-ı derya Abdülkadir Paşa, babası ve dedesinin arpalığı olan Rodos sancağına gönderilmiştir. Sadrâzam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Avusturya seferine serdar-ı ekrem tayin edilince Kaptan paşalık üzerinde kalmak üzerce Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadaret kaymakamı tayin edildi (1073 Ramazan ve 1663 Nisan) ve vezir-i âzamin 1665'te seferden dönüşü üzerine yine asıl vazifesi olan kaptan paşalığa döndü. 


Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın 1076H.-1665M.de Girit seferine serdar tayin edilmesi üzerine Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadaret kaymakamı olup Kaptân-ı deryalık da vezir Kaplan Mustafa Paşa'ya verildi; bu vazifesi vezir-i âzamın 1081 H.-1670 M. de Edirne'ye dönüşüne kadar devam etti ve sonra üçüncü vezir olarak divanda kaldı; vezir-i âzamın Lehistan seferine serdar olması üzerine yine sadaret kaymakamı oldu. 

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın 1087 H.-1676 M. de vefatı üzerine mühr-i hümâyun, Kara Mustafa Paşa'ya verildi; sadaret kaymakamı sıfatıyla hükümet işlerini uzun seneler gördüğü için işlerde bir aksaklık olmadı; kendisi şöhrete hırslı olduğundan kayınpederi ve kayın biraderi gibi ün almak istiyordu. Bu yüzden ve hiç yoktan Avusturya seferini açtı. 

Viyana bozgununu müteakip Belgrad'a döndükten sonra îdam edildi (1095 Muharrem 6 ve 1683 Aralık 25); başı Edirne'de Sarıca Paşa Camii hazinesindedir. 

Merzifonî Kara Mustafa Paşa zeki, idaresi iyi, azim sahibi, işten anlar değerli bir devlet adamı olmakla beraber paraya hırslı, asabi, kendisini beğenmiş ve kinci olduğundan bu halleriyle epey düşman kazanmıştı; bilhassa kızlar ağası Yusuf Ağa ile büyük imrahur Boşnak Sarı Süleyman Ağa -ki sonradan vezir-i azam olmuştur- baş düşmanı olup bu iki şahıs, Kara Mustafa Paşa'nın yetiştirdiği sadaret kaymakamı Kara İbrahim Paşa'yı sadaret vadiyle efendisi aleyhine tahrik ile Merzifonlu'nun katline hatt-ı hümayun almışlardır. 

İncelenen olaylara, gerek Türk ve gerek yabancı kaynaklara göre Merzifonlu Kara Mustafa Paşa otorite sahibi olup sevk ve idare kabiliyeti ile bozgunu durdurup felâketi önleyecek kudrette idi. Hattâ Budin valisi ihtiyar vezir İbrahim Paşa'yı katledeceği esnada İbrahim Paşa: 
-"Bu adam benim düşmanım olup bir an evvel beni öldürmek istiyor; lâkin bu ana kadar devletin ekmeğiyle yetiştiğim için pâdişâhımızdan rica ederim ki başarısızlık kabahatiyle vezir-i âzamı öldürmeyerek bu işin hüsn-i suret bulmasını yine ona bıraksın, bundan gayrisi bu işin üstesinden gelemez" sözleriyle düşmanı olan Kara Mustafa Paşa'nın ehliyetini beyan etmiştir. Filhakika Kara Mustafa Paşa'dan sonra yerine gelen serdarların ehliyetsizlikleri mağlûbiyetin senelerce devamına ve düşmanın Balkanlar'a sarkmasına sebep olmuştur. Sadareti 7.5 sene olup ölümünde 50 yaşında idi. 

İstanbul'da Galata ve Yedikule dışında birer mescidi ile Merzifon'da cami, bedesten ve çok sayıda çeşmeler yaptırmıştır. Çarşıkapısı'ndaki medrese, mescid, mektep, sebil ve medrese talebesi için olan kütüphane vefatından sonra (1095 H.-1684 M.) ikmal edilmiştir. Süleymaniye Camii civarında Kepenekçi Sinan Camii yakınında kendi sarayının altında bir çeşmesi ve Topkapı dışında köşkü vardı; Eyub'da Bahariye'de Taşlıklıkburun mevkiindeki yalı buna aitti (Abdi tarihi, s. 64). Kayseri civarında eşkiya yatağı olan İncesu denilen mahalli kendisine temlik ettirip cami, hamam, medrese yaptırdıktan sonra muhafız tayin ederek o tarafların asayişini temin etmiştir. 

Kara Mustafa Paşa'nın ölümünden sonra 1095 Safer tarihli fermanla Süleymaniye'deki sarayı ile Eyüp'teki bahçesi ve Edirne'deki sarayını ve Timurtaşhaki çiftlikten maada Rumeli ve Anadolu'daki çiftlik emlâk ve akarı padişah'ın hatt-ı hümayunu ile evlâdına ihsan olunmuştur. 

Kara Mustafa Paşa'nın oğlu Ali Paşa'ya Maktul-zâde denilnektedir, kızı Fatma Hanım, İbrahim Paşazâde Mehmed'in zevcesi olup bu izdivaçtan Kaymak Mustafa Paşa doğmuştur. Kaymak Mustafa Paşa, vezir-i âzam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın damadı idi.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Derisini Yüzmüşler




Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam edildi. Ancak sanıldığı gibi kafası uçurularak değil... Çünkü saygı duyulanlar başka türlü öldürülürdü.
Tımarlı sipahi Oruç’un oğlu Kara Mustafa Paşa (Merzifon 1634-Belgrad 1683) için başarısız Viyana kuşatması (1683), kendi kara yazgısını belirlediği gibi, Osmanlı devleti için de bozgun, çekiliş ve gerileyiş sürecinin başlangıcı sayılır.
Konu Merzifonlu’nun ölümü olduğunda ilk bakılacak kaynak, padişah IV.Mehmed’in çevresinden Fındıklılı Mehmed Ağa’nın Silahlar Tarihi’dir.
Mehmed Ağa, Viyana bozgunu haberi Edirne’ye ulaştığında, paşanın karşıtlarının göbek atıp oynadıklarını, akşamüzeri avdan dönen padişahı idamı için ikna ettiklerini yazar.
KARA MUSTAFA PAŞA NASIL İDAM EDİLDİ?
NTV Tarih Dergisi’nin bu haftaki sayısında Kara Mustafa Paşa’nın idam ve cenaze sürecini şöyle yazdı: Kapıcılar Kethüdası Ahmed Ağa ile Çavuşbaşı Mehmed Ağa öğle vakti Belgrad’da vezir-i azam sarayına vardılar. Mustafa Paşa öğle namazı için seccade döşetip imam Mahmut Efendi sünnete başlamışken vezir-i azam da namaza duracağı sırada sokakta at şamatası oldu. Kendileri, “Nedir?” diye sokağa nazır pencereden baktıkta Yeniçeri Ağası ardınca Kapıcılar Kethüdası ve Çavuşbaşı’yı gördü:
VEZİRİ AZAMDAN EMANETLERİ İSTEDİLER
İmam efendi 'namazı boz! İş gayri yüzde oldu!' deyip ellerini oğuşturarak gezinmeye başladı. Gelenler oyalanmadan saraya girip yukarı çıktılar. Derhal Ali Kethüda önlerine varıp söz söylemeden doğru vezir-i azamın olduğu odaya girdiler. Vezir-i azam “Ne haber’ deyince, Kapıcılar Kethüdası ”Şevketli padişahımızın sende emaneti olan mühr-i hümayunla Sancak-ı Şerifi ve Kabe anahtarını istedi “ dedi. Paşa ” Emir padişahımın“ deyip koynundan mühr-ü hümayunu çıkarıp Sancak-ı Şerif ile Kabe anahtarını da sandığıyla getirip teslim eyledi.
ŞU HALIYI KALDIRIN CESEDİM TOPRAĞA DÜŞSÜN
”Bize ölüm var mı? “ dedik de ”Olmak gerek, Allah imandan ayırmasın! “ cevabı üzerine, ”Rıza Allahın“ deyip seccade serdi. Kendi eliyle kürkünü ve sarığını çıkarıp ” Gelsinler, şu halıyı kaldırın, cesedim toprağa düşsün“ dedi. Halıyı kaldırdılar. Cellatlar girip iplerini hazırladığında kendi elleriyle sakalını kaldırıp ”Bir hoş usul ile takın“ dedi. Onlar da takıp iki defa çekince ruhunu teslim etti. Sonra esvabını soyup aşağı saray avlusunda köhne bir çadıra indirip gasli ve tekfini yapıldı. Dışarıda namazını kıldılar. Yine o çadıra getirip tabut içinde cellat başını yüzüp cenazesini saray karşısında cami-i şerif avlusunda defnettiler.”
SAYGI DUYULAN KEMENTLE BOĞULUYORDU
Kementle boğma hanedan mensuplarına, suçlu olsa da kişiliğine saygı duyulan devlet adamlarına uygulanan bir yöntemdi; kanları akıtılmazdı. Yani paşanın “kellesi uçurulmadı”. Başının derisi yüzüldü, bu saçlı sakallı deri, bal dolu bir kırbaya kondu (Bal derinin gözeneklerine girerek kurumasını önler ve canlı tutar) Menzilden menzile at koşturan bir ulak bu kırbayı Edirne’ye, Padişah’ın huzuruna götürdü ve infazın kanıtı olarak gösterdi. Sonra kafa derisi Saruca Paşa Camii haziresinde gömüldü.
DÜŞMAN BAŞINI MIZRAĞA GEÇİRMESİN DİYE
O bozgun ortamında, Avusturya kuvvetlerinin Belgrad’ı işgal edebilecekleri, paşanın mezarını açıp başını mızrağa geçirecekleri olasılığıyla baş dersi yüzülerek cesedin tanınmaz hale getirildiğinde de kuşku yoktur. Viyana Müzesi’ndeki kafatasının Kara Mustafa Paşa’ya ait olduğu savını ortaya atansa Osmanlı Devleti Tarihi yazarı Joseph von Hammer’dir.



 Merzifonlu Kara Mustafa dogdugu Marice köyünde annesinin hatırasına yaptırmış olduğu camii 2006'da onarim süresinde. (Resim Imre Adorjan bey tarafından tarafıma gönderilmiştir)





Yorumlar

  1. Aslında bu ceza bana göre son derece ağır bir ceza olmuştur,yaptığının tam karşılığı değildir bir çok tarihçide benim ile aynı görüşü paylaşmaktadırlar,

    Sanıyorum Mustafa paşanın ahı tutmuş olsa gerekki koca Osmanlı Devleti dahi, o günden sonra belini bir daha doğrultamamış. Duraklama, yerini gerileme ve daha sonra da çöküşe bırakmıştır,Bağdat'ın fethinde şehit düşmüş bir sipahî babanın oğlu olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, devlet ve millet hizmetinde pekçok yararlılıklar gösteren bir kahraman ve sayısız hayır eserleri inşa ettiren civanmert bir şahsiyet olduğu halde, onun sadece "Viyana Bozgunu" ile yâd ediliyor yani hatırlanıyor olmasıdır, feleğin acı ve hüzün veren bir cilvesi olsa gerek...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder