Budinin düşüşü,
"Osmanlı ordularının ikinci viyana bozgunundan sonra, batı dünyası, Türklerin artık savaş gücünün bittiğini, daha doğrusu idaresizliğini anladı. türkleri Avrupa’dan atma umutları arttı. Avusturya, lehistan YANİ BUGÜNKÜ POLONYA, Rusya, Venedik hükümetleri birleşerek Türk sınırlarını geçtiler. On beş yıl uğraş oldu. Türk orduları başka başka cephelerde savaşmak zorunda kaldı ,maalesef bu yüzden arka arkaya başarısızlıklara uğruyordu. bu sırada, kanunî sultan süleyman tarafından alınan ve son son sınır kalelerimizden olan Budin’i (Macaristan’ın baş şehri şimdiki Budapeşte) düşman büyük kuvvetlerle sardı (17 haziran 1686). Alman imparatorluğunun doksan bin kişilik kuvvetine karşı Budin kalesinde sadece on altı bin Türk eri vardı, bir haçlı seferini andıran düşman saldırışları karşısında Türk savunması pek kahramanca oldu. yardıma gelen sadrazam Süleyman paşa da bir başarı sağlayamadan geri çekildi. pek üstün düşman kuvvetleri karşısında kalenin elden çıkması kesindi. kale her yönden çok sıkı sarılmıştı.Bu sırada; Budin yakınlarında, tuna üzerinde bulunan kız adasında, aralarında kale komutanı Abdurrahman Abdi paşa’nın haremi de bulunan kadın ve çocukları belgrad’a göndermek üzere hazırlanmış 20 gemi düşman tarafından ele geçirilerek kadınların güzelce olanları düşman ordugâhın da haraç mezat satıldı. günlerce süren savaşlar sonucunda, şehrin varoşu düşman eline geçti. Temmuz ortalarında cephaneliğe rastlayan bir gülle, binlerce kantar ağırlığındaki barutu ateşleyip, kıral sarayı, ile kalenin büyük bir kısmını yıktı. buna rağmen teslim teklifine karşı çok kanlı çıkışlarla cevap verildi, büyük kayıplar verdirildi. sonunda, 2 eylül’de büyük bir saldırıştan sonra düşman toprakkale tarafından şehre girdi. sokaklarda boğaz boğaza çarpışmalardan sonra, türkler içkalede bâli paşa meydanına çekilip savaşa devam ettilerse de abdurrahman abdi paşa’nın şehit düşmesi üzerine müdafaa sona erdi. başsız kalan Türklerden bir kısmı tuna yoluyla kaçmaya çalışırken, esirlerin öldürüldüğünü görenler umutsuz bir durumda geri dönerek silâha sarılıp tekrar uğraşa (mücadeleye) kalkışıyorlardı. Budin yanıyor, ahalisi, kadın, çocuk ve ihtiyar ayırt edilmeden boğazlanıyordu. Kırımdan kurtulanların sonu yürekler acısı olmuştu; yağmacılar tarafından çırılçıplak soyulan bu çaresizler açlıktan ve soğuktan yok olup gittiler. ancak, ufak bir kısmı tuna’ya atılarak veya sallara binerek hayatını kurtarmıştı. budin felâketinin gönüllerdeki acısı, yüzyıllarca söylenen “aldı nemce bizim nazlı budin’i ” türküsünde sürüp gitti."
Yorumlar
Yorum Gönder